Şirketlerin Kendi Paylarını İktisap Etmeleri
Değerli Fortune okuyucularım bu yazımda şirketlerin kendi hisselerini iktisap etmelerinin vergisel sonuçları ile ilgili değerlendirmelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi oldukça önemli ve yeni düzenlemeler içeren yeni Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) 2012 yılında yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Önceki Kanunda yer almayan önemli düzenlemelerden biri de şirketlerin kendi paylarını iktisap edebilmeleridir.
TTK’nun 379-389, 520 ve 612. maddelerinde yapılan düzenlemeler çerçevesinde, şirketlerin esas veya çıkarılmış sermayesinin onda biri oranına kadar kendi paylarını iktisap edebilmeleri mümkün olabilmektedir. Ancak şirketler iktisap ettikleri kendi payları için iktisap değerlerini karşılayan tutarda yedek akçe ayırmak zorundadırlar. Dolayısıyla zarar eden ve geçmiş yıl karları bulunmayan şirketlerin bu olanaktan yararlanması mümkün değildir. Geçmiş yıl karları veya yedekleri mevcut olan şirketler ise söz konusu tutara göre şirket paylarını iktisap edebileceklerdir. Söz konusu payların bazı istisnalar hariç elden çıkarılması ile ilgili herhangi bir süre de bulunmamaktadır.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım uygulamanın yanı sıra, geçtiğimiz Kasım ayında yapılan bir düzenleme ile tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,
1) sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri halinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarihte,
2) iktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında elden çıkarmaları halinde ise iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutarın elden çıkarılma tarihinde,
3) iktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri veya elden çıkarmamaları halinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü itibarıyla,
dağıtılmış kâr payı sayılmış ve bu tutarlar üzerinden de %15 oranında vergi tevkifatı yapılması öngörülmüştür. Her ne kadar kanunun gerekçesinde bu düzenlemenin hangi amaçla yapıldığı açıklanmasa da kamuoyuna yansıyan açıklamalardan anladığımız kadarı ile, bir vergi güvenlik müessesesi oluşturularak, şirketlerin vergisiz bir şekilde kâr dağıtmaları engellenmek istenmiştir. Oysa şirketlerin kendi paylarını iktisap etmeleri vergisiz kâr dağıtmaktan kaçınmadan daha çok ticari amaçlar içermektedir.
Söz konusu düzenleme hem kendi paylarını iktisap eden hem de bu payları satan gerçek veya tüzel kişiler açısından birçok vergisel sorunu gündeme getirmektedir. Paylarını iktisap eden şirketler bu hisseleri satışa konu etmeleri halinde elde edilen kazanç Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 5-1/e maddesinde yer alan istisnadan faydalanacak mıdır? Kar dağıtımı yapıldığı varsayımı neticesinde bu karı şayet ortaklar değişmiş ise hangi ortak elde etmiş sayılacak ve elde eden gerçek kişi veya kurumlar bu karı beyan edecek midir? Beyan edecek ise gerçek kişiler yapılmış olan tevkifatı mahsup edebilecek midir? Eğer söz konusu olan bir kurum ise iştirak istisnasından yararlanacak mıdır?
Vergi idaresinin tüm bu ve daha birçok benzeri sorunları giderecek açıklamaları yayınlayacağı bir tebliğle açıklığa kavuşturmasını beklemekteyiz.
Leon Aslan Coşkun