Fortune Ekim 2017, İştiraklere Dağıtılan Karlara Yönelik Danıştay Kararı
Değerli okuyucular, bilindiği üzere şirketlerin ortakları gerçek kişi olabildiği gibi Anonim Şirket, Limited Şirket gibi kurumlar da olabilmektedir. Kurumlarca elde edilen kar, kısmen veya tamamen ortaklarına dağıtılabildiği gibi, kurumun mali yapısını güçlendirmek amacıyla dağıtılmayıp şirket bünyesinde de tutulabilir. Gerçek kişi ortaklar elde ettikleri kar paylarını Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen şekilde beyan etmektedirler. Eğer şirket ortağı bir kurumsa, iştiraklerinden elde ettiği kar payını gelir olarak kaydetmekte ancak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5-/1-a maddesinde yer alan düzenleme uyarınca belirli şartlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna etmektedir.
Şirketlerce kardan ayrılan, yasal yedekler, olağanüstü yedekler ve özel fonlar gibi benzeri yedeklere kar yedeği adı verilmektedir. Bir de hisse senedi ihraç primleri gibi fonlar vardır ki bunlar da sermaye yedekleri olarak adlandırılmaktadırlar. Hem kar yedekleri hem de sermaye yedekleri belirli koşullar altında ortaklara dağıtılabileceği gibi şirketler tarafından sermayenin güçlendirilmesi amacıyla sermayeye eklenebilmektedir. Bu şekilde bir sermaye artışı yapılması halinde artırılan sermaye artırımı dolayısıyla ortaklara bedelsiz hisse verilmesi gündeme gelir. 1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmadığı, dolayısıyla bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedinin değişeceği ve bu hisselerin bedelinde bir değişme olmayacağı, ancak dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde bu durumun fiilen kâr payı dağıtılması sayılacağı belirtilmektedir. Yani kurum ortaklarınca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle hesaplarda izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.
Ancak Danıştay bu düzenlemeyi iptal etmiş ve sermaye yedeği ile kar yedeği arasındaki ayrı uygulama farkını kaldırmıştır. Böylece kurumlarca iştiraklerin sermaye artırımı sonucu tüzel kişi ortaklarca elde edilen bedelsiz hisse senetleri yönünden sonuç değişmeyecek, iştirakin değeri şirketin hesaplarında sabit kalacak ve bu çerçevede sadece elde bulunan hisse senedi sayısı artmış olacaktır.
Aslında Danıştay kararının, bedelsiz hisse elde eden kurumlar yönünden, pratikte önemli bir farkı yoktur. İptal öncesi durumda bedelsiz hisseler nominal bedel ile gelir yazılıyor ancak istisna uygulaması kapsamında vergi dışı kalıyordu. İptal sonrasında ise bedelsiz hisseler gelir yazılmadan kayıtlara alınmaktadır. Yani her iki durumda da bedelsiz hisse elde eden şirketler açısından prensipte herhangi bir vergi doğmamaktadır. Bununla birlikte Kurumlar Vergi Kanunu’nun 5/1-a maddesinde yer alan iştirak kazancı istisnası uygulamasından bazı şirketler yararlanamazlar. Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi, yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıkları hariç diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları iştirak kar payı istisnası olarak dikkate alınmamaktadır. Böylece girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklığı hariç diğer fonların ve yatırım ortaklıklarının karlarını sermayeye ilave etmesi neticesinde vermiş oldukları bedelsiz hisse senetlerini elde eden şirketler KVK md.5/1-a’da yer alan iştirak kar payı istisnasından yararlanamayacaklardır. Dolayısıyla sayılan fon ve ortaklıkların tüzel kişi ortaklarının almış oldukları bedelsiz hisse senetleri Kurumlar Vergisine tabi duruma gelmektedir.